Topluluk Kuluçkası Ekipleri

kimler var

Kuluçkaya, Türkiye’nin 23 şehrinden bir araya gelmiş 223 topluluk öncüsünün oluşturduğu 61 topluluk katılıyor.

Katılan ekipler arasında sayıca, ortak fikir ve bakış açılarını paylaştığı için bir araya gelenler başı çekiyor. Onları; ortak işler, yöntemler ve uygulamalar etrafında buluşan topluluklar, benzer hayat deneyimlerini paylaştığı için bir araya gelenler ve aynı coğrafyada yaşayanlar takip ediyor.

61 topluluğun ve yaşları 17 ile 70 arasında değişen topluluk öncülerinin odağında farklı konular yer alıyor:

kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği, çevre ve ekolojik haklar, çocuk hakları, kültürel haklar, LGBTQİ+ hakları, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik, sürdürülebilir kalkınma, sağlık hakkı, gençlik hakları, mülteci ve sığınmacı hakları, kent hakkı, eğitim ve öğrenim hakkı, engelli hakları, şiddetsiz iletişim, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakkı, barınma hakkı, bilgiye erişim hakkı, erişilebilir sanat, çalışma hakkı, iletişim hakkı, medya ve basın özgürlüğü, hayvan hakları, dijital haklar, yaşam hakkı

Topluluk; hak ihlaline uğrayan, kamusal alandan uzaklaştırılmaya çalışılan LGBTİ+ bireylerin hak mücadelesinde yanında olmak için kurulmuş. LGBTİ+’ların nüfusun önemli kısmını oluşturduğu Antalya’da faaliyet gösteriyorlar çünkü belirttiklerine göre kentte hakları için çalışan kaydadeğer bir dernek, vakıf ya da oluşum bulunmuyor. Şimdi Hidayet, İlyas ve Kardelen Devrim’le tanışalım. 54 yaşındaki Hidayet, mimarlıkta 33. yılını deneyimliyor. Sekiz yıldır LGBTİ+ aktivisti. Sivil toplumun etkisinin farkında ve örgütlenmeye çok önem veriyor. Yazar ve sosyal hizmet uzmanı olan İlyas, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Derneği yönetim kurulunda görevli. 28 yaşındaki Kardelen Devrim ise serbest çalışan bir e-ticaret danışmanı. Yanı sıra sosyal politika ve çalışma ilişkileri alanında doktorasını sürdürüyor. Hayvan hakları, kadın hakları ve LGBTİ+ hakları alanlarında aktivist. Dezavantajlı gruplarla birebir çalışıp araştırmalar yürütüyor, politika ve raporlar üretiyor.

Eşe, Belkıs, Ayşe ve Nuray’ın topluluğu ile tanışalım. Antalya’da yaşayan bu dörtlü, ilk kez kadınlar için düzenlenen bir sosyal sorumluluk etkinliğinde tanışmış. Eşe psikolojik danışman, Belkıs avukat, Ayşe veteriner hekim, Nuray ise bankacı. Ekip, kadınların hayata daha aktif katılımları için beraberce bir şeyler yapabilir miyiz, sorusu üzerine yola çıkmış ve birlikte vakit geçirmeye başlamış. Bu sırada başka ortak noktalarının da olduğunu keşfetmişler. Böylece kendilerine bir amaç belirlemiş ve keşfe çıkmışlar. Topluluk, doğaya saygılı bir farkındalık çerçevesinde kadınları su altı dünyasıyla buluşturmak için onlara cesaret vermeyi hedefliyor. Seslerini daha geniş kitlelere duyururlarsa ülke çapında birçok kadını bu anlamda harekete geçirebileceklerini biliyorlar. Kadınların sportif faaliyetlere giderek artan biçimde katılmasını sağlamanın, onların toplumda ben de varım bilincini güçlendireceğine yürekten inanıyorlar.

Esra, İsmail ve Burcu ile tanışalım. Diyarbakır’da yaşayan bu üçlü, hak temelli toplumsal ve kültürel çalışmalar yaptıkları sırada tanışmış. Esra kent antropolojisi, İsmail kent siyaseti, Burcu ise Diyarbakır Barosunda kadın hakları alanında çalışıyor. Uzun süredir kent, hafıza, sınıf ve toplumsal cinsiyet üzerine konuşurken birlikte üretmek için örgütlenmeye karar vermişler. Zaman içinde kentsel meseleler üzerine beraberce yazı ve raporlar kaleme almışlar. Ekip yavaş yavaş büyüyor. Şu an yaklaşık yedi gönüllüleri var. Topluluk ruhu inşa etmek ve çalışmalarını yaygınlaştırmak yolunda gelişmeyi umuyorlar.

Topluluk öncüleri Serap, Özlem ve Elif’le tanışalım. Ekip daha evvel birbirlerini tanımadıklarını ve aynı durumu yasamanın zorluklarını bilikte aşmak için bir araya geldilerini belirtiyor. Kendilerine benzeyen başka bekar annelerin güçlenmeleri yolunda ses ve destekçileri olmak için proje üretmek istiyorlar. Kurumsal iletişimi Özlem, üyelerle iletişimi Elif yürütüyor. Topluluğu büyütme ve ihtiyaçları tespit etme işi ise Serap’ta.

Elif, Merve ve Şafak'a merhaba diyelim. Bizim rotamız çocuk haklarının daha güçlü olduğu yeni bir dünya, diyor ekip. Üçünü bir araya getiren ortak nokta, CHILDEF Çocuk Hakları Savunucuları Derneği olmuş. Şafak ve Merve psikolojik danışman, Elif ise sosyal hizmet uzmanı. Ekibin ortak motivasyonu hem CHILDEF'teki toplulukları yeniden inşa etmek için bilgi, beceri ve yeni perspektifler kazanmak hem de var olan topluluk öncüsü becerilerini geliştirmek.

Ahmet, Ayşegül, Hatice, Şeyma ve Zeynep'in topluluğuna merhaba diyelim. İstanbul'da yaşayan dörtlü, Çorbada Tuzun Olsun Derneğinin evsizler için organize ettiği gıda dağıtım faaliyetlerinde tanışmış. Dernek; 2017 ‘den bu yana yaşamını sokakta sürdürenlerin faydasına insani yardım ve sosyal entegrasyon çalışmalarının yanı sıra barınma sorununa kalıcı çözüm girişimleri üzerine de odaklanıyor. Topluluğun beş gönüllüsü olarak dört yıldır çalışmalara destek veren ekipten Ahmet kendi hayatında sosyal girişimci, Ayşegül yönetici asistanı, Hatice sosyal hizmet uzmanı, Şeyma sınıf öğretmeni, ve Zeynep iş geliştirme uzmanı olarak görevler yürütüyor.

Elif ve Kesra bu topluluğu çocuklar için felsefe pedagojisini yaygınlaştırıp ulaşılabilir kılmak amacıyla dört yıl önce kurmuş. Eğitimlerini karavanda tamamlayan topluluk, kendilerine Ubuntu adını vermiş. Pandemi sürecinde online buluşan Ubuntular, topluluk bağlarını örerek her ay düzenli buluşmalara devam etmiş, temas edemeseler de birbirlerini uzaktan çok sevmişler. Kendi deyimleriyle 35 Ubuntucanın dilekleri yüz yüze görüşüp birbirine sıkıca sarılmakmış. Bu arada Muhsin, Beyza ve Belkız’ın ekibe dahil olmasıyla topluluğun gücü iyice katlanmış. İstanbul’da yaşayan Elif ve Kesra devlet okulunda sınıf öğretmeni olarak çalışıyorlar. İkisinin yolları alternatif eğitim, çocuk hakları ve çocuk katılımı gibi pek çok farklı alanda kesişmiş. Beyza, Rize’de anasınıfı öğretmeni ve Gökyüzü Sınıfında çocuklarıyla merak içerisinde sorgulama yapmaya devam ediyor. Belkız, Ordu’da yaşıyor ve düzenli biçimde kurduğu P4C çemberlerinde ebeveynleri düşünmeye davet ederek pedagojinin yaygınlaşması yolunda adeta bir elçi gibi çalışıyor. Marmaris’te özel bir okulda din kültürü öğretmenliği yapan Muhsin ise felsefeye duyduğu ilgi ile fark yaratıyor.

İremnur (24) Deniz (34) ve Elifnur (28)’dan oluşan ekip kuluçkaya Kaş ve İstanbul’dan katılıyor. Etki odaklı onarıcı bir yaşama inanan bu üçlü daha yaşanabilir bir dünya mümkün mü sorusunu sorarak tanıştı. İş ve örgüt psikolojisi alanında çalışan İremnur aynı zamanda eğitmenlik yapıyor; Deniz ilham veren tasarımları ve yaratıcılığı ile hayran bırakıyor; sosyolog olan Elifnur ise nezaketi ve hızla öğrenen bünyesiyle hayat kurtarıyor.

Şevval, Gül ve Burcu’nun topluluğuna merhaba diyelim. Şevval ve Gül Çanakkale’de, Burcu İzmir'in Şirince köyünde çalışmalarını sürdürüyor. Altı aydır birlikte olan ekibin topluluk kuluçkasına katılma motivasyonu, kültürel mirasın korunması ve koruma pratiklerinin genç kuşaklara aktarılması yolunda çalışmalarını genişletmek. 25 yaşındaki Şevval, arkeoloji mezunu ve kültürel miras yönetimi bölümünde yüksek lisans yapıyor. Çanakkale'de Mahal Sanat'ta ve Troia Vakfında kültür sanat faaliyetlerinde görev alıyor. Gül 35 yaşında, arkeoloji alanında lisans, coğrafya alanında ise yüksek lisans sahibi. Çanakkale Tübingen Troia Vakfı koordinatörlüğünü yürütüyor ve iklim değişikliğinin kültürel mirasa etkisi konusunda sürdürdüğü araştırmaları var. Sanat ve kültür yönetimi mezunu olan Burcu, 31 yaşında. Şirince’de, Arkhe Projesi kapsamında sosyal bilimler alanında bir eğitim köyünün oluşumu ve yürütülmesine destek oluyor.

Bu, Ecmel, Cemre ve Zülal’in topluluğu. Ekip, her alanda hakları gasp edilmiş; eğitim, istihdam, barınma, sağlık gibi birçok insan hakkına erişmekte zorluk yaşayan, ayrımcılığa maruz kalan trans+larla dayanışma kurarak güçlenmek ve birlikte mücadele etmek için yola çıktıklarını anlatıyor. Aslında birbirlerini uzun süredir tanıyor ve birlikte başka şeyler de yapıyorlar. Halihazırda yürüttükleri trans+ dayanışmasını büyütmek, daha çok kişiyle bir araya gelip örgütlenmek için topluluk kuluçkasında yer almak istemişler. Her birinin bir özne olduğunu vurguladıkları toplulukta, trans+lar için neler yapabileceklerini, ne gibi sorunlarla karşı karşıya olduklarını, nelere ihtiyaç duyduklarını tartışıyor, ayrımcılığa karşı çözüm geliştiriyorlar. Ekipteki herkes yaşamları boyunca bu mücadelenin içerisinde farklı roller üstlenmiş. Çabalarını daha örgütlü şekilde yürütme arzuları ise topluluklarını bir arada tutmalarını sağlayan en büyük motivasyon kaynakları.

Kadın Ayak İzi, kadın girişimciler ve kadın odaklı girişimlerin ihtiyaçlarına yönelik bütüncül hizmet sunan dijital bir platform. Girişimcilik ekosistemi ve iş dünyasında kadınların potansiyelini görünür kılma ve kendilerini gerçekleştirebilmeleri yolunda ona rehberlik vermeyi hedefleyen bir yapısı var. Kurucuları ise dokuz kadın. 2022’de Hayata Karışan Kadınlar Platformunun Cam Tavanları Yıkmak çağrısına cevap veren yüzlerce kadın içinden birbirlerini bulmuşlar. Ekip, kendi girişimcilik hikayeleri ve hayallerinden yola çıkarak kolektif bilinçle tasarladıkları sanal kuluçka merkezi fikriyle programın ilk yılında kazanan proje olmuş ve tohum yatırımı almış. 2023’de www.kadinayakizi.org platformu yayın hayatına başlamış. Şimdi Bursa, Ankara, Antalya, İzmir, İstanbul ve Amsterdam'da yaşayan bu dokuz kadını tanıyalım: Asena (27) UX/UI tasarım uzmanı, Dilek (43) kurumsal yönetim danışmanı, Fadim (54) bilgi teknolojileri yöneticisi, Fatma Sema (38) doktor mimar, Işıl (26) avukat, İpek (40) iletişim danışmanı, Şuheda (24) dijital pazarlama uzmanı, Selma (37) akademisyen ve Zeynep (38) etkinlik ve içerik yöneticisi olarak halen aktif çalışma hayatlarını sürdürüyor. Öte yandan ekipteki herkes kendini sosyal girişimci olarak tanımlıyor. Topluluğun gönlünde yatan aslan, girişimcilik ekosisteminde kadınların yerini güçlendirmek, karşılaştıkları sorunlara kolaylaştırıcı çözümler sunmak ve fonlardan aldıkları payı yükseltmek. Uzakları yakın etmenin, girişim fikrini hayata geçirmenin peşinde olanlar için zoru kolay kılmak istiyoruz, diyorlar.

Merve, Serap ve Esma’dan oluşan topluluğa merhaba diyelim. Serap ve Esma kütüphaneci, Merve ise şehir plancısı ve aynı zamanda Kütüp-Anne platformunun kurucusu. Serap 32, Esma 27, Merve ise 37 yaşında. Bu üçlünün ortak noktaları kütüphaneler. Serap ile Esma, farklı kırsal bölgelere kütüphaneci olarak atandıklarında tanışmışlar. O günden sonra yaşamları bir daha eskisi gibi olmamış ve ikisine de pek çok ilki yaşatmış. Örneğin ilk kez kırsalda yaşamanın zorluklarıyla yüzleşirken, atandıkları bölgelerin ilk kütüphanecileri olma sorumluluğunu üstlenmişler. Pek çok zorlukla karşılaşmış ama yılmamışlar. İkilinin Merve ile tanışması bu çabanın en güçlü dayanağı olmuş. Kırsal Kütüphaneler Ağı topluluğunun öncüleri olmak yolunda ilk adım aslında bu tanışma ile başlamış. Topluluk, kırsal bölgelerde kapsayıcı ve etkili öğrenme ortamları oluşturarak topluma eğitim fırsatlarını sunmak için gayret gösteriyor. Bir gözleri ilse bu çabaya katkı sağlayacak yeni kütüphane uzmanlarını topluluklarına katmakta.

Aydeniz, Derya ve Zeynep’in topluluğuna merhaba diyelim. Aydeniz ve Zeynep mimarlık okurken sınıf arkadaşı oldukları yıllardan beri sürdürülebilir projeler üzerine çalışıyorlar. 2019’da birlikte Less Sürdürülebilir Yaşam Gereçlerini kurmuşlar. Plastiklere alternatif, temiz içerikli, kompostlaşabilir gereçler tasarlayıp üretiyorlar. Derya her zaman doğa ile ilişki halinde olan, özellikle şifalı bitkilerle ilgilenen, topraktan aldığı ilhamla ip ve kumaşları dokuyan bir kadın. Şu an Bodrum'da kendi enerjisini üreten, atık çıkarmayan bir çiftlik kurma yolculuğunda. Köydeki komşularının ihtiyaç ve problemlerine cevap ararken Less ile karşılaşmış. Üç kadın adil üretim yapan bir topluluk kurmak için heyecan verici bir fikrin etrafında böylece buluşmuş. Zeynep İstanbul'da pazarın ihtiyaçlarını tespit edip satış kanallarıyla iletişimi sürdürürken, Derya topluluktaki kadınları bir araya getirip eğitimler düzenliyor. Aydeniz ise üretim için gereken hammadde ve ekipmanları organize etmesinin yanı sıra bir her geçen gün topluluğu genişleten çalışmalarını sürdürüyor.

Gül, Eda ve Gülşah’tan oluşan toplulukla tanışalım. Farklı şehirlerde yaşayan üç kadın, müzelerin korunması için çalışan Museums for Future -MFF (Gelecek için Müzeler)’in ilanları aracılığıyla bir araya gelmiş. Arkeolog ve kitap editörü olarak çalışmalarını sürdüren Eda, 37 yaşında. Kültür varlıklarını koruma programında yüksek lisans yapıyor. 35 yaşındaki Gül, arkeoloji ve coğrafya bölümleri mezunu, iklim değişikliği kapsamında kültürel mirasın korunması yönünde araştırmalar yürütüyor. Müzecilik bölümünde doktora yapan Gülşah ise 31 yaşında. Uluslararası bir ağ olan MFF’in Türkiye ayağını teşkil eden topluluk, bir yılı aşkın süredir aktif ve gönüllülerin çabasıyla üretimlerini sürdürüyorlar. Makaleler ve gazete yazıları kaleme alıyor, podcastler yayınlıyor, farklı araçlarla dijital aktivizm yapıyorlar. Topluluk, şemsiyesi altında bulunduğu uluslararası platform gibi küresel ısınmayı +1,5°C eşiğinin altında tutarak iklim adaletine ulaşmayı amaçlayan Paris İklim Anlaşmasını destekliyor.

Topluluk, Ankara’da yaşayan Sare, Aygün, Sude, İlayda ve Bilal’den oluşuyor. İlk kez 2003’te ODTÜ Medya Topluluğunda tanışmışlar. İlayda ve Sude şehir ve bölge planlama, Aygün tarih, Bilal okul öncesi öğretmenliği, Sare siyaset bilimi ve kamu yönetimi okuyor. Birlikte topluluk içinde medya alanıyla ilgili söyleşi ve atölyeler düzenliyor, AnlatHocam YouTube kanalı ve Yaz Hocam internet sitesi üzerinden çeşitli konularda içerik üretiyorlar.

Oyunun birleştirici gücüne inanan, her yaş ve gruptan insanı oyun ile bir araya getirmeyi hedefleyen bir toplulukla birlikteyiz. Oyunun iletişimle olan ilişkisini inceleyen ekip bir yandan da Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Planlarını oyunlarla gerçekleştirmek gibi bir işe girişmiş. Epey büyük olan topluluğun çekirdek ekibi altı kişiden oluşuyor: Kübra, Yunus Emre, Ramazan, Bahadır, Süleyman ve Bengisu. Süleyman haricinde herkes İstanbul’da yaşıyor. Farklı disiplinlerden gelen bu altı topluluk öncüsü, birlikte oyunlar oynarken tanışmış ve sonrasında kendilerine dahil olan gönüllülerle birlikte büyümüşler. Tüm pozitif duyguları oyun ile kucaklayıp, yaşanılabilir bir çevre inşa etmeye gayretinde olduklarını belirtiyorlar. Mesajarını herkese ulaştırana değin oyuna devam edeceklerini de ekliyorlar.

Topluluk; Sadiye, Başak, Irmak, Reyhan ve Zeynep’ten oluşuyor. Türkiye'nin farklı şehirlerinde yaşayan dörtlü, sağlığın hakkı, halkın sağlığı misyonuyla çalışan Sağlık Hakkı Derneğinde tanışmış. Aslında burada rastlaşmalarının çok da tesadüf sayılamayacağını söylüyorlar çünkü her biri, insanların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için eşit ve adil sağlık hizmetlerine erişimine büyük önem atfediyor. Beş kadın, arkadaş olduktan sonra farklı alanlardaki uzmanlıklarını paylaşmaya başlamış. Zaman içinde aralarında kuvvetli bir bağ oluşmuş. Aynı değerleri paylaştıklarını fark etmelerinden itibaren sağlık hakkının savunucusu olmak için güçlerini birleştirmek istemişler. Devamını kendi ağızlarından dinleyelim: (…) Sonra günün birinde çalışmalarımızı parlatacak ve daha çok insanın hayatına dokunmamızı sağlayacak bir ışık belirdi hemen yanı başımızda Aman, o ışık da ne! İnanamıyoruz bu bir Sivil Düşün parıltısı! Neşe ve heyecanla sağlık hakkı ile ilgili proje fikirlerimizi, deneyimlerimizi, hedef ve hayallerimizi sırtlanarak birbirimize kenetlendik ve bu ışığa doğru koşmaya başladık. Nihayetinde; Sadiye'nin hayalleri, Başak'ın ışıl ışıl gülümsemesi, Irmak'ın aktif vatandaşlık bilinci, Reyhan'ın enerjisi ve Zeynep'in sevgisi bir araya gelmiş ve güçlü bir ekibin temelleri atılmış. Birlikte, toplumda sağlık hakkının güçlendirilmesi ve her bireyin sağlıklı hayata erişimi için çalışmaya karar vermişler. Cesaretleri, tutkuları ve dayanışmalarıyla, sağlık hakkını savunmak ve yaygınlaştırmak yolunda dönüşümün parçası olmak istiyorlar.

Burak ve iki Sinem’den oluşan topluluktaki herkes Aydın'ın İncirliova ilçesinde yaşıyor. 2012’de ilkokula başladıkları gün tanışan ekip, küçük bir yerde olmalarına rağmen o güne dek birbirlerini hiç görmemişler. Üçlünün topluluk kurma fikrinin ilk akıllarına gelişi, sosyal hayatlarında maruz kaldıkları baskıları fark etmelerine dayanıyor. Aile, okul ve arkadaş çevrelerinin kendilerine farklı baktığını üzülerek anlatıyorlar. Sinem Eygay, diğer ki arkadaşına göre dışarıdan daha ciddi duruyor ve genellikle en mantıklı kararları o veriyor. Diğer Sinem durduk yere saatlerce gülebiliyor. (Ekip bunun bazen ürkütücü olabildiğini söylüyor.) Burak ise diğer iki arkadaşının kendisini daha hayalperest ve üretken olarak tanımladıklarını söylüyor.

Topluluğu, Ekim 2022’de farklı akademik geçmişlerden gelip aynı hayali paylaşan bir ekip kurmuş. Sıla, Samed ve Daniel kooperatifin onarıcı tarım ve sürdürülebilirlik programını kurgulayan üç isim. Sıla ekibe; uluslararası örgütlerde edindiği kırsal kalkınma, insan hakları ve permakültür alanlarındaki uzmanlığını aktarıyor. Samed fotoğtafçılık kariyerini ulusal ve uluslararası sergilerle derinleştirmiş bir sanatçı. Kaz Dağlarında bulunan arazisinde 10 yıldır permakültür ve agroekoloji çalışmaları yapıyor. Topluluğa, bu iki farklı yönünü birleştiren bir perspektif aktarıyor. Ekibin en yeni üyesi ise Daniel. Kendisi 15 yıldır Orta Doğu ve Türkiye’de insani yardım alanında edindiği tecrübeleri bütüncül yönetim, bağcılık ve permakültür ile sentezleyerek ekiple paylaşmaktan keyif alıyor.

Farklı disiplinlerden bir araya gelen Özgür, Şeyma ve Aysu ekibin geri kalanı ile birlikte özgür yaratım alanı olarak adlandırdıkları topluluklarında, durmaksızın tasarlamaya, üretmeye ve buluşturmaya devam ediyorlar. Özgür, Eskişehir’de mezun olduktan sonra potansiyelini bulmak için farklı alanlarda çalışma fırsatları kollarken kurmuş topluluğu. Kendisine multidisipliner bir ekip eşlik etmiş. Özgür’ün girişimdeki rolü, ürün/etkinlik tasarımı üzerine çalışmak. Ankara’da reklam sektöründe çalışan Şeyma’yı hayat Eskişehir’e ailesinin yanına getirince topluluğa, sosyal medya uzmanı kimliğiyle dahil olmuş. Ekibe, marka yönetimi ve içerik tasarımı alanlarında destek veriyor. Aysu, bir belediyede grafik tasarımcı olarak çalışıyor. Topluluğun bir etkinliğinde kolaj sanatçısı kimliğiyle Özgür’le tanışmalarının ertesi, ekibe atölye yürütücülüğünün yanı sıra grafik tasarım alanında katkı sunmaya başlamış.

Aylin, Çiğdem, Fatma, Gülşin, Serpil ve Serra'dan oluşan toplulukla tanışalım: Fatma (36) ve Aylin (35) Diyarbakır'da, Serpil (40) Tunceli’de, Serra (49) Muğla’da, Gülşin (47) ve Çiğdem (36) ise İstanbul'da yaşıyorlar. Ekip NarPhotos fotoğraf kolektifinde uzun yıllar birlikte fotoğraf ve video işleri üretmiş. Fatma benzeri üretimleri sürdürmenin yanı sıra Diyarbakır'da bir ortaokulda psikolojik danışman olarak çalışıyor; odaklandığı alan çocukların psikososyal davranışları. Aylin fotoğraf ve hareketli görüntü üzerine düşünüp üretiyor; Çiğdem fotoğraf üretiminin yanı sıra fotoğraf ve sahne sanatları üzerine atölyeler düzenliyor; Gülşin fotoğrafla ilişkisini onarmaya ve yeniden kurmaya gayret ediyor; Serpil kültür sanat yönetimi üzerine yüksek lisansını sürdürüyor; Serra ise çocuklar, gençler, kadınlarla birlikte deneyim ve bilgi paylaşımına dayalı fotoğraf/ görsel sanat atölyeleri düzenliyor. Salgın sürecinde ajanslarını kapatmak durumunda kalan ekibin bu ayrılığı, kendi ifadeleriyle birlikte üretmeye, dertleşmeye, halleşmeye engel olmamış. Bunun gücünü hissedince de yeni bir oluşum bize daha iyi gelmez mi demiş ve topluluklarını kurmuşlar.

Zakira, Meltem ve Şeyda’nın topluluğuna merhaba diyelim. Topluluğun kurucusu olan Dr. Zakira, Erciyes Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra Sağlık Bakanlığına bağlı Sıhhat Projesinde çalışmış. Kayseri Güçlendirilmiş Göçmen Sağlığı Merkezinde sorumlu hekim olarak görev almış. Kendisi, sivil toplumda, savunuculuk alanında 14 yıllık deneyime sahip. Meltem, Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. İnsani yardım alanındaki kariyerine, İrlanda'daki bir sivil toplum örgütünde, hassas gruplarla çalışarak başlamış. Şu anda Gaziantep Üniversitesi Göç Enstitüsü Göç Çalışmaları Bölümünde öğrenimine devam ediyor. Gazetecilik faaliyetlerini insan hakları, kadın hakları ve mülteci hakları üzerine yoğunlaştıran Meltem, topluluğa sosyal araştırmacı olarak katkı sunuyor. Lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümünde tamamlayan Şeyda ise Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde yüksek lisansını tamamlamak üzere. Bir yıldan fazla süredir vaka çalışanı olarak sahada aktif görev yapıyor. İnsanların hayatına dokunma deneyimi ve onları haklarıyla buluşturmanın yarattığı duyguyu çok değerli buluyor.

Mert Can yaklaşık 10 yıldır kırsalda yaşıyor ve tarımsal üretim, kooperatifler ile arıcılığa yönelik çalışıyor. Bilgisayar mühendisliği okuduktan sonra insanın doğayla kurduğu ilişkiyi anlama çabası, gıda toplulukları, kırsal kalkınma projeleri ve eko köylerle tanışmasına vesile olmuş. 2009'da Muğla’da arıcılık projeleri üretmeye başlayan Şamil, Çevre ve Arı Koruma Derneği (ÇARIK)’ın kuruluşunda yer almış. İlerleyen zamanlarda ise çalışmaları, en başından beri hayal ettikleri gibi bir kooperatife dönüşmüş. Mimar olan Melissa, büyük-orta ölçekli projelerde 10 yıllık planlama, uygulama ve ofis deneyim sahibi. Yedi yıldır kırsalda yaşıyor. Temiz ve adil gıda, doğa koruma ve bunların sürdürülebilirliği üzerine çalışmalar yapıyor. Ekip dayanışma ekonomisi yaratmayı, adil gıda sistemlerini ve doğa korumayı tek bir çatı altında buluşturmayı hedefliyor.

Aynı okulda çalışan Gülşen, Ahmet, Behlül ve Oktay’la tanışıyoruz. Ekibin gayesi, içinde barış, insanlık ve zarafetin yaşandığı bir topluluk olmak. Ekip bu üç kavramı aynı zamanda içlerindeki umudun kaynağı olarak görüyor. Gülşen Öğretmen beş yıl önce okula ilk geldiğinde 16 yıllık tecrübesine rağmen en çok, şiddet içeren iletişimle mücadelede zorlanmış. Farklı kültürlerin varlığı ile zengin, doğa ve hayvan dostu bu okulda böyle bir engele takılmak en üzüldüğü konu olmuş. Zamanla diğer öğretmenler ve okul idarecilerinin desteğini aldıkça motivasyonu artmış. Bu arada grup da kendini yavaş yavaş var etmeye başlamış. Dört öğretmenin okulda Zürafa Dili Öğreniyorum projesi kapsamında birlikte yürüttükleri çalışmalar ve Rol Model Öğretmenler Programında beraberce yol almaları topluluklarını oluşturmanın vesilesi olmuş.

Ekip Mürvet, Gamze ve Elif’ten oluşuyor. Mürvet, üniversitede tanıştığı gönüllülüğün büyüsüne kapılmış, bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra rotasını sivil topluma çevirmiş biri. Gülmeyi ve konserlerde sınırsızca şarkı söylemeyi seven Gamze, yürüttüğü gönüllü çalışmaların ardından yolu sosyal fayda ile kesişen bir etki üreticisi. Elif ise meraklı, aktif, öğrenmeyi seven bir sosyoloji öğrencisi. Üç topluluk öncüsü, farklı arka planlara sahip olsalar da kendilerini ortaklaştıran şeyin, attıkarı adımların kelebek etkisine dönüşme ihtimaline duydukları tutku olduğunu söylüyorlar. Yollarına yön veren bu tutkuları onları, yaklaşık bir sene önce Bilim Virüsü’nde buluşturmuş. Topluluk o günden itibaren farklı programlarda gençlerle bir araya gelerek sosyal değişim odağında çalışmalar yapıyor.

Rabia, Kutadgu ve Cansu’ya merhaba! Üniversite döneminde tanışan ve 2021’de birlikte mezun olan bu üçlüden Cansu ve Kutadgu İstanbul’da, Rabia ise Giresun’da yaşıyor. Cansu, bir sivil toplum örgütünün topluluk yönetiminden sorumlu, Kutadgu 2019’da kurulan bir girişimin global satış operasyonlarında görevli, Rabia ise Giresun’da aile şirketlerinde çalışmasının yanı sıra kendi bahçelerinde tarımla ilgileniyor. Ekip 2021 yılının sonlarına doğru iklim değişikliğine teknoloji odaklı çözümler geliştirmek mümkün mü? sorusuyla yola çıkarak Climate Tech Community’i kurdu. İklim değişikliğine teknoloji odaklı çözümler geliştirenleri bir araya getiren toplulukta Kutadgu iş geliştirme süreçlerinden, Rabia ulusal ve uluslararası projelerden Cansu ise yapmaktan en çok keyif aldığı şey olan topluluk yönetiminden sorumlu.

Topluluk, 2021’de dijital kültürel miras alanında çalışan uzmanların bir araya gelmesiyle kurulmuş. Ekipten Nurdan, Deniz ve Aslı’yla tanışalım. Bilgi ve belge yönetimi alanında doktorasını tamamlayan Nurdan, bir arkeolog. İnsanların bilgiye güvenilir, hızlı ve doğru erişimini önemsiyor. Çocuklar/gençlerle müzelerde etkinlikler düzenleyerek bilgi ve iletişim teknolojilerinin kültürel mirasa olan etkilerine dair farkındalık yaratmak istiyor. Arkeolog ve kütüphaneci olan Deniz, bir yandan da Ankara Üniversitesinde yüksek lisans yapıyor. Topluluğun sosyal medya çalışmalarından sorumlu. Çocuk kütüphaneleri, kültürel miras, bilgi okuryazarlığı, bilgiye erişim, ilgi alanları. Çocuklara, kütüphane/müze gibi kültürel mekanlarda farklı deneyimler tasarlamaya odaklı. Aslı, Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi mezunu olmakla birlikte Erasmus+ projelerinde koordinatör olarak çalışıyor. Toplulukta içerik üretiyor; sosyal medya yönetimine destek veriyor. Kültürel miras, bilgiye erişim ve bilgi okuryazarlığına ilgili.

Zeynep, Muhammed ve Gökçe ile tanışalım. Zeynep ve Gökçe’nnin Ankara’da lise okurken sıra arkadaşı olduklarını sırada Muhammed Hatay’da onlardan habersiz kitaplarını okuyormuş. Muhammed 2029’da öğretmenlik okurken Zeynep’le İstanbul’da yolları kesişmiş ve o günden beri birlikte eğitim üzerine fikir paylaşımı yapmaya başlamışlar. Mayıs 2021’de eğitimin her halini konuşmak istedikleri bültenleri yazma fikri de bu sohbetlerden birinde ortaya çıkmış. Ocak 2023’te Gökçe’nin ekibe dahil olmasıyla eğitim hali görsel tasarım dünyası renklenmiş.

Çağla, Eda, Sezen, Zarife ve Zehra'dan oluşan topluluktaki herkes İstanbul'da yaşıyor. Birbirleriyle feminist dayanışma sürecinde tanışan beşli, ortaklaştıkları toplumsal ve ekolojik sorunlar vesilesiyle iyice kenetlenmişler. İletişim uzmanı olan Çağla, özel bir şirketin yanı sıra bir sivil toplum örgütü olan KADAV'ın web sitesi ile sosyal medya işlerini yürütüyor. Eda, lisans eğitimini yenilenebilir enerji alanında yoğunlaşarak tamamlamış bir makine mühendisi. Kendisi şu anda yapay zeka ve veri bilimi alanında yüksek lisans yapmak için başvuru hazırlığında. Sezen, ilkokul öğrencilerine iklim okuryazarlığı eğitimleri veriyor, eğlenceli bilim öğrettiği derslere giriyor. Zarife üç yıldır SPoD'da, LGBTİ+'ların siyasal katılımını güçlendirmek için bu alanın koordinatörlüğünü yürütüyor. Zehra ise sosyal hizmet uzmanı. Dört yıl boyunca şiddete maruz bırakılan Türkiyeli ve göçmen kadınlar ve kız çocukları ile çalışmış. Şu an gönüllü faaliyetler yürütüyor. Ekip, bu dünyada yaşayan kadınlar olarak feminist ekolojiyi odaklrın almadıkları bir geleceği düşünemediklerini belirtiyorlar. Planlama ile iş takibinde Zarife ve Zehra, yaratıcı faaliyetler konusunda Çağla ve Sezen, gündem takibi ile literatür hakimiyeti açısından ise Eda oldukça yetenekli. Bu yetkinliklerle birbirlerini tamamladıklarına inanıyorlar.

Topluluk Ankara’da, Halime’nin yazdığı içten bir davet metniyle serüvenine başlamış. Elif, Rubeyya, Dilşad, Hacer ve Halime öncülüğünde büyüyen ekip, 40 annenin katılımıyla bir aile topluluğuna dönüşmüş. Niyetleri, çocuk yetiştirirken geliştirdikleri beceri ve tecrübeleri birleştirerek tüm çocuklar için arzu edilen güvenli sosyal ortamı oluşturmak. Diş hekimi olan Rubeyya ekipte düş hekimi ismiyle anılıyor. Kendisinin elinden çıkan görsel tasarımlar çocuklara ilham oluyor. Dilşad, harika organizasyon becerileriyle etkinlik işlerini koordine ediyor. Bir şiddetsiz iletişim yolcusu olan Hacer, grup içi iletişimi sağlıyor ve gruba teknik destek aktarıyor. Karşılaştığı engeller nedeniyle üniversite hayatına uzun bir ara veren ve bu sene mezun olacak Elif, alanıyla bağlantılı olarak çocuk birimiyle etkinlikler düzenliyor. Uzman psikolog olan Halime ise gruba ismini vererek temellerini atan topluluk öncüsü. Yetişkinler arası bağlantıyı güçlendirmek ve samimiyeti artırmak için çalışmalar yürütüyor. Ekipteki herkes, farklı bakış açıları ve becerileriyle birbirlerini tamamlayıp güçlendiriyor.

İklim Değişmeden Değiş (İDD), dört topluluk öncüsüyle kuluçkaya katılan toplamda on iki kişiden oluşan genç değişim aktivistlerinin yer aldığı bir iklim değişikliği hareketi. Türkiye'nin dört bir yanından gençler harekete katkıda bulunuyor. Ekip ülke sınırlarını aşarak 16 ülke ve 60 şehirde başarılar elde etti. Dörtlü, ana topluluğun sosyal medya, uluslarararası ilişkiler, proje ve kampanya ile genel koordinasyonla ilgilenen öncüleri olarak kuluçkaya katılıyorlar. Aralarından üçü lise, biri ise kimya mühendisliği ikinci sınıf öğrencisi. Bu dinamik ve enerjik ekip birlikte hareket ederek zorlukların üstesinden gelmeye hazır olduğunu belitiyor. İklim değişikliğiyle mücadelede temsil ettikleri topluluğun güçlü ve etkileyici sesleri olmayı hedefliyorlar.

Rana, Şeyma, Melisa ve Berkay ile tanışalım. Ekip, topluluklarına Kar Taneleri ismini vermelerini, dördünün de albinizmli oluşuyla açıklıyor. Bu ismin aynı zamanda Elif Nur Kayalar imzasıyla albinizm üzerine üretilen belgeselin de adı olduğunu ekliyorlar. (Belgesel, Albinizm Derneğinin YouTube kanalı üzerinden izlemeye açık) Rana İzmit’te, Şeyma Bursa’da psikolojik danışmanlık yapıyor. Melisa Gebze’de okul öncesi öğretmenliği yaparak, Berkay ise Samsun’da özel eğitim öğretmeni olarak hayatını kazanıyor. 20’li yaşlarında olan ekipteki herkes, farklı zamanlarda çeşitli eğitimler alarak kendilerini geliştirmiş; profesyonel ve gönüllü faaliyetlerde bulunarak sivil toplumda deneyim edinmiş. Topluluğun yürümek istediği yol; albinizmli bireylerin eğitim ve sosyal yaşama katılabilmeleri için gerekli haklara sahip olmasına ve bu hakların sürdürülebilir biçimde uygulanmasına katkı sunmak. Yanı sıra albinizmli gençler ve çocukların öz savunucu olarak yetişmelerine destek olmak istiyorlar. Çeşitliliğin güç verdiğine, kapsayıcılığın birleştirdiğine inanıyorlar.

Bir LGBTİ+ oyun platformu olan topluluğu Atakan, Birol, Medusa ve Utku kurmuş. Çekirdek ekip bu dörtlüden oluşsa da ayrımcılığa ve nefret söylemlerine karşı onlarla oyun oynayarak kalabalığı büyüten pek çok topluluk dostu arkadaşları var. Atakan oyunculardan, Medusa ise genel politikadan sorumlu. Grafik tasarım işlerini Birol yürütürken Utku da genel koordinatör olarak görev alıyor. Ekipte herkes farklı dallarda oyun oynamayı seviyor. Utku’nun favorisi, çok oyunculu mobil oyunlar ve Real Time Strategy-RTS (Gerçek Zamanlı Strateji) oyunları. Medusa tek oyunculu konsol oyunlarına bayılıyor. Atakan, hikasine kapılacağınız macera oyunlarına tutkun. Birol ise sadece dijital değil çok oyunculu fiziksel oyunları oynamaya da ilgi duyuyor. Oyunlar, ekibi bir araya getiren önemli etken gbi görünse de topluluğu asıl ortaya çıkaran bu dört kişinin varoluşları. Ekip, heteroseksist ve homofobik oyun dünyasında, özellikle dijital sosyalleşme alanlarında yaşadıkları deneyimlerin karşısında dayanışarak yan yana gelmiş. Kuir oyuncular olarak bu alanlarda üretilen nefret söylemlerine karşı hep birlikte oynuyor ve dönüşüme katkı sunmak istiyoruz, diyorlar. Sloganları ise #oyunbizimişimiz.

Topluluk, hepsi gazeteci olan Metin, Barış ve Şahin'den oluşuyor. Dört yıl önce Metin ve Barış'ın tanışmasının ardından gazetecilik okuyan Şahin'in de ekibe dahil olması, arkadaşlıklarına bir usta-çırak boyutu eklemiş. Metin, Konya'da henüz mesleğe yeni yeni adım atan gazetecilik öğrencileri Barış ve Şahin’in yaptığı haberlerin daha hak odaklı hale gelmesi yolunda katkı sunuyor. Ekoloji ve doğa haberciliği Metin’in özel ilgi alanı. Son zamanlarda Metin’in etkisiyle Barış ve Şahin de bu alana kaymış görünüyor. Ekip, topluluklarının amacını, kamuoyunu doğada bulunan canlıların yaşam alanlarına dair farkında kılmak, şeklinde tanımlıyor. Böylelikle bir yılan veya bir leylek gördüklerinde ellerine silah değil cep telefonu alacaklar ve bu anları ölümsüzleştirmekle ilgilenecekler, diyorlar.

22 yıldır hasta çocukların yüzlerini güldürmeye çalışan bir toplulukla birlikteyiz. Ekip düzenli olarak hastanede yatılı kalan çocukların ihtiyaçlarını gideriyor ve hayallerini gerçekleştirmek için çabalıyor. Çocuklara, hediyeler ve etkinliklerle ulaşıyorlar. 43 yaşındaki Özlem, dış ticaret uzmanı ve dördüncü aşama yaratıcı drama öğrencisi. Üniversite yıllarında yaptığı çocuk animatörlüğü sayesinde öğrendiklerini hasta çocuklarla paylaşmak istemiş. Topluluğu var eden proje böyle ortaya çıkmış. Ekibin şu anda 15 gönüllüsü var. Mottoları ise, mutlu etmeden, mutlu olamayız. Diğer topluluk öncüsü Selen ile tanışalım. Avrupa Birliği projelerinde proje asistanlığı yapan 28 yaşındaki Selen, aynı zamanda drama birinci aşama öğrencisi. Dokuz yıldır haftanın bir günü çocuklar için hastanede bulunuyor ve onlarla oyun oynuyor. Sivil toplumla bu proje aracılığıyla tanışmış ve alanda ancak direnç gösterilerek var olunabileceğini anladığı bir aşamaya ulaşmış. Gönüllülüğün doğru tanımlanması ve birlikteyken ne kadar güçlü olunabileceğinin fark edilmesi için emek verdiğini söylüyor. Herkesin çevresine katkı sunabileceği bir yeteneği, becerisi ya da bilgi birikimine sahip olduğunu düşünüyor. Enerjimi hastanedeki çocukların oyuna erişebilmesi için kullanıyorum çünkü oyun herkesi etrafında birleştirir ve iyileştir, diyor. Gelelim Melih’e. Kendisi 26 yaşında ve mobil yazılım geliştiricisi. Topluluğa dahil olalı bir buçuk yıl geçmiş. Amatör bir tiyatro oyuncusu olarak bilgi ve deneyimini çocukları mutlu etmek için kullanmak istediği bir dönemde, ekiple tanışmış. Mutlu Olalım Projesinin mobil uygulamasının hayata geçirilmesinde sorumluluk alıyor; sosyal medya içerikleri oluşturuyor, tanıtım videoları hazırlıyor.

İstanbul, Bilecik ve Ankara’dan dört topluluk öncüsü ile tanışalım. Ortak noktaları, hem akademik hem de profesyonel deneyim sahibi oldukları alan, göç. Buket, 31 yaşında ve göç çalışmaları programında doktorasına devam ediyor. Göçe dair akademik araştırma ve yayınlar yürütüyor. 31 yaşındaki Gizem, sivil toplum örgütlerinde sığınmacı ve mültecilerle çalışmış, şu anda ise göç üzerine yüksek lisansını sürdürüyor. 10 yıldır sivil toplumda çalışan ve insan hakları üzerine yüksek lisans eğitimine devam eden Selin ise 24 yaşında. Ekibin dördüncüsü Tuğçe, 30 yaşında ve diplomasi alanında çalışırken akademik göç araştırmalarına da devam ediyor. Birlikte katıldıkları bir göç ve uyum eğitiminde tanışan ekip o günden sonra arkadaşlıklarını giderek ilerletmiş. Aralarındaki iletişim, kendi araştırma alanlarındaki çalışmaların eksik yanlarını ölçmenin yanı sıra değerlendirme/izleme faaliyetlerinde oluşan boşlukları ya da uyum çalışmalarındaki hiyerarşik yapıyı keşfetme imkanı vermiş. Böylece neden birlikte çalışmıyoruz, diyerek topluluk oluşturma yolculuklarını başlatmışlar. Her birini topluluğun parçası yapan, göçmenlerle ortak alanlar kurma motivasyonları olmuş.

Topluluk, 2021 yazında çıkan orman yangınları ve sel gibi büyük afetler sonrasında farklı şehirlerden bir araya gelen dokuz permakültür tasarımcısından oluşuyor. Afetlerin etkisini azaltmanın bir yolu olarak permakültür ilkelerini hayata geçirmek üzerine odaklanan ekip, iki yıldır farkındalık ve eğitim faaliyetleri yürütüyor. Sosyokrasi ve eşit saygınlık prensipleri ışığında farklı sorumluluklar üstlenerek çalışıyorlar. 56 yaşındaki Demet, yönetim danışmanı ve İstanbul’da yaşayan permakültür tasarımcısı bir kent çiftçisi. Topluluğun bir araya geliş aşamasında yönetimsel faaliyetleri üstlenmiş. Sena, 27 yaşında İstanbul’da yaşayan bir iç mimar ve permakültür tasarımcısı. Kendisi, topluluğun dijital görsellik işleri ve sosyal medya yönetimine destek oluyor. Bir başka topluluk öncüsü Çiler, İzmir’de çeşitli fabrikalarda satın alma, ithalat, ihracat yaptıktan sonra permakültür tasarımcılığı eğitimi alarak farklı bir dünya görüşü kazanmış. 45 yaşındaki Çiler, topluluğun finans işlerinden sorumlu. Antalya’da yaşayan Gözde, 36 yaşında, ziraat yüksek mühendisi olmasının yanı sıra çocuk gelişimci ve permakültür tasarımcısı. Topluluğun eğitim faaliyetlerinin plan ve organizasyonu ondan soruluyor. Topluluğun en genç öncüsü, 27 yaşındaki Ayşe Kübra. Konya’da markalaşma, içerik editörlüğü, fotoğrafçılık alanlarında serbest çalışan Ayşe Kübra aynı zamanda üniversite biyoteknoloji ve görsel iletişim tasarımı öğrencisi. Kendisi permakültür tasarımı bakış açısıyla afet ve iklim farkındalığı yaklaşımı geliştirmeye çalıştığı bu dönemde topluluğun sosyal medya içeriklerinin yazılı ve görsel üretim süreçlerine katkı sunuyor.

Topluluğun öncüleri üçü de 26 yaşında olan Dilara, Eylem ve Boran. Psikolog olan Dilan sosyoloji yüksek lisansı yapıyor; toplumsal cinsiyet, şiddet ve travma alanında çalışıyor. Eylem 26 yaşında ve arkeoloji öğrencisi. Aynı zamanda insan hakları aktivisti. Boran ise medya ve İletişim mezunu olmasının yanı sıra arkeoloji lisansına devam ediyor. Topluluk ve örgütlenme üzerine çalışan Boran da Eylem gibi bir aktivist. Odaklandığı alanlar toplumsal cinsiyet, aktif yurttaşlık, insan hakları ve cinsel haklar. Ekip; cinsel haklar, insan haklarıdır mottosuyla gençlik hakları alanında çalışmalar yürütüyor.

Topluluk, Ömer, Özlem ve Emre’den oluşuyor. Ekip aynı zamanda Nilüfer Kent Konseyinde çalışma arkadaşı. Nilüfer Kent Konseyi çevre, ekoloji, iklim gibi konular üzerine çalışmayı çok sever, diyor Özlem ve Ömer. Ve devam ediyorlar: Bu kapsamda tüketim çılgınlığına dur demek için farkındalık yaratma çalışmaları yürüttüğümüz bir dönemde, sürekli yenilikçi fikirler peşinde koşan Emre, bir gün bize Avrupada başlayan onarım akımından bahsetti. Grubun yurt dışı ayağı ve iyi bir araştırmacı olan Ömer, Emre’nin bahsettiği akımı benimseyen örnekler araştırıyor, bununla da yetinmeyip bu ekiplerle iletişime geçiyor. Araştırmalarını derinleştiren üçlü, zamanla projelerini iyiden iyiye ete kemiğe büründürüyor. Birçok organizasyon ve etkinlik tecrübesi olan Özlem çalışmalarını daha katılımcı hale getirmek için çevre halkı ve ilgililerle düzenlediği toplantılarda yeni fikirler topluyor. Topluluğun Onarım Atölyesi ismiyle başlayan yolculuğu, Ömer’in önerisiyle Tamirhane adını alarak hız kazanıyor. Henüz fiziksel bir mekanları yokken etkinliklerine başlıyorlar. Vinillerden çanta ürettikleri ve kullanılmayan bisikletleri tamir ettikleri iki proje hayata geçiriyorlar.

Meltem, Merve, Bahar ve Simge ile tanışalım. Her biri Türkiye’nin farklı şehirlerinden aynı motivasyonla bir araya geldiklerini belirten üçlüden Meltem, 31 yaşında ve yoga eğitmeni. Sinir sistemi, travma ve postür odaklı çalışan Meltem’i topluluğun parçası yapan şey, travmayı bedensel çalışmalar aracılığıyla iyileştirme motivasyonu. Kendisi aynı zamanda ekibin bürokratik işlerinden sorumlu. 31 yaşında olan Merve, felsefe mezunu ve yıllardır sivil toplumda çalışıyor. Ekibe proje üretme hevesi ile katılmış. Ekibin içini umutla dolduran topluluk öncüsü ise Bahar. 28 yaşında ve yazılımla ilgilenen Bahar, yanlış tedaviler sonucu engelli olmasına rağmen pozitif tarafını hiç kaybetmemiş. Dört yıldır Ahbap Derneğinde aldığı birçok görevle kendine kattığı deneyimleri toplulukta proje üreterek dönüştürme motivasyonu taşıyor. 22 yaşındaki Simge ise Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü 3.sınıf öğrencisi. Simge, yıllardır sivil toplumda biriktirdiği deneyimleri kendini geliştirerek artırmak istiyor.

İşte topluluk öncülerimiz; Ece, Burhan, Ozan ve Doğa. Bu dört sanatçı ve tasarımcı arkadaş, kamusal alanları sanat ve tasarım ile buluşturma kaygısıyla bir araya gelmiş. Dördü de Eskişehir’de yaşıyor. Hepsi yeni mezun ve yüksek lisans öğrencisi. Güzel Sanatlar Fakültesinde arkadaş olarak birlikte epey zaman geçirdiklerini söylüyorlar. Topluluk kurmak ortak hayalleriymiş. Bu işe girişmek için uzmanlık alanları olan güzel sanatlar, sanat ve tasarım üzerine odaklanmayı seçmişler. Burhan ve Ece, tasarım ve iş dünyasında kreatif projelerde yer alarak ekip çalışmasını öğrenme fırsatı yakalamış. Kazandıkları becerileri, kendi topluluklarında kullanarak güzel sanatları topluma sunulabilir hale getirmeyi hedefliyorlar. Doğa ve Ozan ise sanatsal bakış açıları ve deneyimleriyle projeleri zenginleştiriyor, topluluğun sanat vizyonuna katkıda bulunuyorlar. Ekip, kendilerinde vücut bulmuş bu tasarım ve sanat gücünü projeler aracılığıyla topluma aktarma vaktinin geldiğini düşünüyor. Türkiye’deki sanat atmosferini projeleriyle genişleterek yaşadığımız topraklarda sanat ve tasarım adına iz bırakmak, en büyük özlemleri.

Topluluk öncüleri Mine, Duygu ve Buket üniversite dans topluluğunda tanışmış. 32 yaşındaki Mine, jeoloji mühendisliği okuduktan sonra performans sanatı üzerine yüksel lisans yapmış. Çalışmalarını beden odaklı araştırmalarla sürdürürken hareket hakkı ve hareket yoluyla geliştirilebilecek diyalog kanallarını hem teori hem de pratikte incelemeye devam ediyor. Kendisi, topluluğun fikir ve metin üreticilerinden. 32 yaşındaki Duygu, lisans eğitimini endüstri ürünleri tasarımı bölümünde tamamlamış. Üniversite hayatı boyunca çeşitli topluluklarda yaratıcı süreçlerin içinde bulunmuş Yaratıcı ifadelerin birleşmesiyle ortaya çıkan neşe ve canlılığın peşinden gitmeyi seviyor. Topluluğun kamera gözlerinden, fikir üreticilerinden biri. Buket, 28 yaşında; şehir ve bölge planlaması okuduktan sonra kariyerine dans alanında devam etmek istemiş bir dansçı. Başta çocuklarla olmak üzere, dans atölyeleri düzenliyor, koreografiler üretiyor. Kinestetik öğrenmenin günlük hayattaki yerini genişletmek için çalışıyor. Toplulukta fikir ve hareket üreticisi olarak sorumluluk üstleniyor. Üçlü, topluluklarında beden odaklı projeler yürütüyor. Beden çalışmalarının birleştirici gücünün toplulukları desteklemede nasıl kullanılabileceğini araştırıyorlar.

Eda, Seda, Ezgi ve Pelin'den oluşan toplulukta herkes psikolog. Hatay'da yaşayan ekip, topluluklarının adını, depremden önce açmayı planladıkları ofisin isminden esinlenerek koymuş. Ofisimiz hayallerimizde yaşamaya devam ediyor, diyor ve bir gün yeniden bu hayali gerçekleştirme umudu taşıdıklarını ekliyorlar. Eda, Seda ve Ezgi Antakya sahasında çalışmalarına devam ediyor. Pelin ise küçük bir bebeği olduğu için Ankara'ya taşınmak durumunda kalmış, çalışmalarını buradan sürdürüyor. Bu dört kadın birbirlerinden habersiz yaşar ve kendilerini mesleki olarak geliştirmeye çalışırken hepsinin ortak arkadaşı olan Ezgi bir gün bir fikirle çıkageliyor. Psikolog olarak süpervizyon almanın çok maliyetli olduğundan bahsediyor ekip, biz de Ezgi’nin ilk tohumu atmasıyla birbirimize akran süpervizyonları yapmaya böylece kendimizi geliştirip büyütmeye başladık, diye özetliyorlar yola çıkış süreçlerini. Bu görüşmelerde hem kendilerini bulduklarından hem de toplumsal olaylara dair farkındalıklarının arttığından bahsediyorlar. Topluma fayda sağlayacak bir şeylerin ucundan tutma fikri kafalarında dönerken Birlikte Yaşam İstasyonu ile tanışıyorlar. Burada, etkinliklere katılıp proje üretmek onlara iyi geliyor. Derken çocuk ve ebeveynlere yönelik nasıl geliştirici faaliyetler yürütebiliriz, sorusu üzerine düşünme süreçleri başlıyor. dünyalar. topluluk kuluçkası duyuruları tam da o sırada karşılarına çıkıyor. Ve ta daaaa! Bugün bizimleler.

Sezer, Zeynep, Fatma ve Semra'dan oluşan toplulukla tanışalım. Barış Dili Eğitmenliği yapan Sezer İstanbul'da yaşıyor. Bu iletişim yöntemini, okullardan başlayarak tüm toplumda barışı inşa etme vizyonuyla, ilkokul öğretmenleri için tasarlayıp uyguladığı bir program üretmiş. Zürafa Dili Öğreniyorum isimli programda Zonguldak'tan Zeynep, Ankara'dan Fatma ve Kastamonu'dan Semra ile tanışmış. Salgının başlangıcında bu tanışıklıkla yola koyulan topluluk; barış dilini sınıflarında öğrencileriyle uygulayarak dayanışmaya devam etmiş. İlk yüz yüze buluşmalarını kuluçka vesilesiyle gerçekleştirecek olan dörtlünün ortak hayali, Barış Dili serüvenlerini adım adım bölgelerinde ve böylece Türkiye'de daha çok öğretmene ulaşarak tanıtmak, deneyimlerini paylaşmak, bildiklerini aktaracak yolları birlikte araştırmak.

Topluluk kendini anlatmaya dünyalar. girişiminin mottosuyla başlıyor: Dünyanın büyük sorunlarıyla mücadeleye önce küçük çevrelerde, topluluklarda, kendi dünyalarımızda başlarız. Biz bu yolculuğa önce kendi dünyamızda ve yakın çevremizle başladık sonra adımlarımızı sağlamlaştırmak niyetiyle yola koyulduk, diyorlar. Ekip; Sultan, Ezgi, Engin, Beste ve Aksel’den oluşuyor. Ankara’da yaşayan Sultan, kadın emeğinin görünür olmasına yönelik çalışmalar yürütmüş, sivil toplum örgütlerinde kuruculuk rolü üstlenmiş, bugünlerde arabuluculuk üzerine çalışan bir avukat. Van’dan katılan Ezgi, çevre ve kadın konulu araştırmalar yapan bir akademisyen. Beste bir mühendis, şu aralar ise bir konservatuvarda ikinci üniversitesini okuyor. Kendisi aynı zamanda Van’da inovasyon ve sürdürülebilir kalkınmaya destek veren bir derneğin kurucularından. Engin de Van’da yaşıyor. Çocuk ve çevre çalışmaları üzerine gönüllü deneyimi var; yeni projelerle yola devam ediyor. İstanbul’da yaşayan Aksel ise kadın temelli sivil toplum örgütlerine gönüllü destek veren bir eğitimci. Bu beşlinin her birinin yaşamının odağında eşitlik, bölgesel kalkınma gibi konulara duydukları hassasiyet yatıyor. Profesyonel hayatları farklı alanlarda şekillense de bir araya geldiklerinde bu konulara beraberce kafa yormadan edemiyorlar.

İzmir, Manisa, Eskişehir ve Konya’dan bir araya gelen Fatih, Önder Musa, Birgül, Aykut, Harun, İbrahim, Koray, Muhsin, Gizem, Rahim, Yusuf ve Gamze ile tanışalım. İlköğretim öğrencileri olan Enes Talha ve Saliha Betül de topluluğun en genç katılımcıları. Umudu aramak ve onu biriktirmek için gökkuşağına doğru yolculuk yapmaya karar verdiklerini söylüyorlar. Öğretmen, akademisyen, sivil toplum çalışanı, seyyah, öğrenci ve ev hanımından oluşan tam bir gökkuşağı örneği olduklarını da ekliyorlar. Yine kendi ifadeleriyle; hepsi yetenekli fikir ve gönül işçileri olarak bir aradalar. Toplulukları için şöyle bir anlatı tasarlamışlar: İzmir Ovasının denizle buluşmasını, muhteşem ormanlarla kaynaşmasını seyretmek umudumuza umut katıyor. Bu sırada üzümün yeşil yapraklarıyla toprağın yalnızlığı ve hasretini gideren Manisa’nın bereketli ovası, zengin şifalı bitkileriyle Sipil Dağı’nın çoğulcu florası mutlulukla kulağımıza fısıldıyor. Peki, umudu sadece denizde, karada, havada, ormanda, üzüm yaprağında, gök kubbede, gökkuşağında mı aramak gerekir, bu umut bizler için yeterli sayılır mı? Kesinlikle hayır. O halde nerede aramalıyız, diye sorduk birbirimize. Bu soruyu birlikte düşündük, taşındık; biraz da hızlı bulmak için tatlı tatlı kaşındık ve sonunda aradığımızı dünyalar. topluluk kuluçkası katkısıyla bulduk: Bir Çocuk Bin Umut! Bir çocuğun dünyaya geliş belirtileri olan anne karnındaki hareketliliği, mısır patlaması gibi kelimelerin ağzında dökülmesi, ilk dişi, emeklemesi, yürüyüşü, düşmesi-kalkması, katıla katıla gülmesi, doya doya oynaması binlerce mutluluk, binlerce umuttur. Ova köylerinde çiftçi ailesinin çadırının bekçiliğini yapan beş yaşındaki Mehmet’in tasında kalan sütten içen yılana bakarak; hey arkadaş ehmanan ye, ehmanan…, dediği dostça dialog hikayesi de bizim umudumuz ve motivasyonumuz oldu.

Merve, And ve Nesli ile tanışalım. Kendisini gerçekleştirme yolculuğu Merve’yi iklim dostu, bütüncül tasarıma ulaştırmış. 2009’da ilk Ekolojik Tasarım Buluşmasının organizasyonunu üstlendikten sonra sürdürülebilirlik için stratejik liderlik alanında yüksek lisans eğitimi almış. Merve ve eşi And, Türkiye’de yapı- insan- doğa ilişkilerine bütüncül yaklaşımı yaygınlaştırmak üzere Yapı Biyolojisi ve Ekolojisi Enstitüsünü kurmuşlar. Doğal yapı tasarımı ve üretimi alanında çalışanların katılımı ile üç buçuk sene her ay düzenli olarak bir araya gelmiş ve 2 binin üzerinde insanla fiziksel olarak temas etmişler. Böylece hiyerarşinin olmadığı, kuvvetli bağların kurulduğu bir topluluk ortaya çıkmış. Topluluk, dijital olarak büyürken, 2021’de Doğal Yapı Malzemeleri ve Yöntemleri Derneğini kurmuşlar. Mimar olan Nesli, topluluğa 2022’de katılmış. Şimdi toplulukta farkındalık ve yaygınlaştırma çalışmalarını birlikte yürütüyorlar.

Alper, Yunus ve Muhammet’le tanışalım. Bu üçlü, Erzurum’da görme engelliler ve dezavantajlı bireyleri sporla sosyalleştirmeye yönelik çalışan bir sivil toplum örgütünün yöneticileri. Üç görme engelli arkadaş olarak, madem işin mutfağından geliyoruz, aynı hayat yolunu paylaştığımız tanımadığımız başka arkadaşlarımızı daha iyi anlayarak fayda üretebiliriz, düşüncesiyle yola çıkmışlar. Üç kişi olarak başladıkları yolculukta zamanla yeni insanların topluluğa dahil olmasıyla kalabalıklaşmışlar. Şimdi topluluk kuluçkasından alacakları güçle çalışmalarını profesyonelleştirmek gayesindeler.

Nadema, Fatema, Canda, Hanaa ve Pervin’den oluşan topluluktaki herkes Batman’da yaşıyor. Yakın zamanda Türk vatandaşlığı alan 43 yaşındaki Fatema, Anadolu Üniversitesinde Sosyal Hizmetler Bölümünde okuyor. 51 yaşında ve üç çocuk annesi olan Suriyeli Hanaa, 50 yaşındaki Nadema ve Fatema’nın ortak noktası evde çiçek yetiştiriciliği yapmaları. Dördüncü topluluk öncüsü Canda ise 30 yaşında ve Suriye’de tarım makineleri okumanın yanı sıra moda tasarım alanında ustalık belgesi almış. Birbirlerini dokuz yıldır tanıyan Nadema, Fatema ve Canda 2016’da Ortadoğu Bilimsel Araştıma Merkezinde (IMPR) beraber çalışmışlar. Ekip, tekrar bir araya geldikleri bu dönemde Hayata Destek Derneğinde gönüllü çalışmalara katılıyor. Birbirlerini tanıdıkları ilk günden bu yana ortak bir proje geliştirme hevesleri olduğunu anlatan beşli, hayatın zorlukları karşısında cesaretle ayakta durma hırsları olduğunu vurguluyor. Vakitlerinin çoğunu birlikte geçiren ve kolektif ruhu seven bir ekip olduklarını da ekliyorlar. Amaçları hem diğer kadınlara ilham olmak hem de istihdam imkanlarını çeşitlendirmek.

Topluluk Seher, Servet ve Gözde'nin bir araya gelmesiyle kurulmuş. Ekip olarak benzer meseleleri dert edinmeleri ve bunlara yönelik çare arayışında olmaları topluluğun köklerini sulamış. Seher ve Servet şu an Hatay’da ve depremin etkileri üzerine çalışmaya devam ediyor. Gözde’de Hatay’dan ayrılalı çok olmamış. Kendisi şu an İstanbul’da çalışıyor.

Dilara, Rabia ve Yıldız'la tanışalım. İstanbul'da yaşayan üçlü, yaklaşık altı ay boyunca aynı iş yerinde çalışmışlar. İş arkadaşı olarak başlayan ilişkileri, fikir yakınlığı, olgulara verdikleri tepkilerin benzerliği sayesinde dostluk ilişkisine evrilmiş. Birbirlerinden çok farklı yönleri bulunsa da toplumsal iyi üzerine yakın düşüncelere sahipler. Dilara bir şirkette, Rabia gazeteci olarak, Yıldız ise sivil toplumda çalışıyor. Sektör ayırt etmeksizin iş dünyasına dair ortaklaşan rahatsızlık ve ideallere sahip olan üçlü, çalışma konseptleri üzerine konuşurken yeni fikirler ürettiklerini görmüş ve heyecana kapılmışlar. Geçirdikleri vakit boyunca dostluklarının aynı zamanda birlikte iş yapan bir ekibin taşıması arzulanan unsurları barındırdığını fark etmişler. Dilara ekibin rasyoneli ve soğukkanlılıkla kriz yönetme becerisine sahip. Ekipte en güçlü iletişim kurma ve empati yapma kabiliyetine sahip kişi, Rabia. Ve Yıldız… O topluluğun heyecanlı, yaratıcı fikirleri ortaya koyma becerisi göze çarpan kişisi.

Topluluk, Miray ile kendisinin Instagram hesabından yaptığı çağrıya cevap veren Sude ve Devrim’den oluşuyor. Tanıştıklarında henüz öğrenci olan Miray, mimarlık mezunu ve serbest çalışıyor. Şehir plancılığı okuyan Devrim, özel bir şirkette proje koordinatörü. Sude ise son sınıf mimarlık öğrencisi. Ekip zamanla birlikte hem eğlendiklerini hem de topluluklarının amacına yaklaştığını görünce daha çok motive olmuş. Süreç ilerlerken yeni arkadaşlıklar kurarak kalabalıklaşmışlar. Kenterlerdeki ortak alanların tepeden inme kararlarla değil tüm yaşayanların istek ve ihtiyaçları doğrultusunda katılımcı yöntemlerle tasarlanması gerektiğini savunuyorlar. Bu anlayışla kent aidiyetini artırmaya yönelik pek çok çalışma yürütmüşler. Küçük atölyelerle başladıkları yolculukları uzun vadeli projelere uzanmış. Tanıştıkları ilk gün dile getirdikleri güzel işler yapıp üretmek istiyorum, düşüncesinin hala çok canlı olduğunu söylüyorlar.

Topluluk 2022’de kültür-sanat ekosistemindeki erişim ve erişilebilirlik konularına çözüm üretme motivasyonuyla bir araya gelmiş. Mustafa, Sıraç, Vildan, İna ve Merve’den oluşan ekip Bursa merkezli çalışıyor. Mustafa, kültür sanat yöneticisi ve Kültürakt’ın kurucusu. İna, iletişim uzmanı. Vildan, fotoğrafçı ve proje koordinatörü. Sıraç ve Merve ise topluluğun erişilebilirlik danışmanları. Farklı iş alanlarında uzmanlaşmış olsalar da topluluk olma yolculuğunda onları bir araya getiren şeyin, tüm bireylerin dezavantaj gözetmeksizin kültür - sanata eşit erişim hakkına sahip olması yolunda projeler üretmek, bu alanı dönüştürmek adına somut adımlar atmak olduğunu söylüyorlar.

Tamamı mimar olan ve öğrencilik döneminde yolları kesişen altı arkadaşın topluluğu ile tanışalım. Üç yıldır bir arada olan ekibin kuluçkadaki temsilcileri; Ekin, Sidar ve Mehmet Ali. Ekip içindeki tanışıklık, farklı şehirlerde okudukları dönemde çeşitli konularda üretimler yapmak üzere düzenlenen öğrenci buluşmalarında, belirli aralıklarla karşılaşa karşılaşa oluşmuş. Okullar bitip de mezun olunduktan sonra herkes İstanbul’a yerleşince kesişimler artmış ve topluluk da kendiliğinden ortaya çıkmış. Ortak kaygılar üzerinden bir araya gelseler de ilgi duydukları şeyler ve etki alanları birbirinden ayrışıyor. Ekin ve Mehmet Ali araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Ekin dijital fabrikasyon ve yaratıcılık konularına, Mehmet Ali ise mimarlık eğitim ve pratiğinde enformel yaklaşımlara ilgili. Sidar, bir yerel yönetimde araştırmacı; gündelik mekansal pratikler özellikle ilgisini çekiyor. Topluluk, içine dahil olanlara, mekansal problematikler üzerinden birlikte düşünme, üretme ve paylaşmaya dair hem keyifli hem de yaratıcı bir alan vadediyor.

Onur, Sevinç, Taner ve Nil'in topluluğuna merhaba diyoruz. İstanbul ve Bursa'da yaşayan bu dörtlü aynı disipline, müziğe dair farklı yaklaşımlara sahip. Onur ekibin kurucusu. 29 yaşında bir müzisyen ve müzik öğretmeni. Müziğin iyileştirici gücünü benimseyerek çalışıyor. Hukuk alanında yazı işleri müdürlüğü yapan Sevinç, en başından beri topluluğa dahil olanlardan ve gönüllü koordinasyonundan sorumlu. Taner, ekibin çalışmalarına altı yıldır katkı veriyor, saha koordinasyonu kendisinden soruluyor. Nil ise şarkı söylemeyi seven bir vokal. Farklı projelerde çeşitli roller alarak topluluğun son beş yılına eşlik etmiş. Ekiptekiler kendilerini doğasever ve müziğin tüm renklerini keşfe çıkan müzikistler olarak tanımlıyorlar.

Topluluğun İstanbul’da yaşayan üç öncüsü, Girişimcilik Vakfı sayesinde bir araya gelmiş. Uyumlarını, kendi ifadeleriyle Mü-kem-mel olarak tanımlayan üçlüyle tanışalım. Proje ve topluluk yöneticisi Melike, topluluk faaliyetleriyle ilgilenen Seda ve tüm teknik işlerde imdada yetişen Enes. Melike her ne kadar toplantılar ve bitmeyen işlerle boğuşsa da doğaçlama tiyatro oyuncusu olmasının etkisiyle hiç bitmeyen bir enerjiye sahip. Seda, kimya bölümü öğrencisi ve teknoloji alanında projeler geliştirmek istiyor. Uzay başta olmak üzere pek çok konuya meraklı ve elinden her iş gelen bir süper kadın. 22 yaşındaki Enes genç bir mühendis adayı. Datalar ve teknik işler ondan soruluyor. Müzikle uğraşıyor ve çok güzel kıvırcık saçları var. Ekibin ortak amacı, Türkiye'de yazılım alanında cinsiyet eşitliğini gözeterek yetkin gençlerin yetişmesini sağlamak. Bunu hem eğlendiren hem de öğreten yine kendi deyimleriyle mükemmel bir topluluk etkileşimiyle başarmak istiyorlar.

Bu topluluğu, birbirlerini kadın hareketi üzerinden tanıyan Özcan, Nazlı ve Aylin oluşturmuş. Ekibin sağlıkla yakından ilişkilisi olan Özcan, 27 yaşında bir iş sağlığı ve güvenliği teknikeri. Aynı zamanda radyoloji son sınıf öğrencisi bir trans kadın aktivist. Nazlı, 32 yaşında ve satış uzmanı olarak çalışıyor. Yıllardır kadın hareketi içerisinde aktif biçimde yer almış. Mimar ve araştırmacı olan Aylin ise 34 yaşında, doktora öğrenimine devam ediyor. Birbirlerinden oldukça farklı alanlarda çalışan bu üçlüyü bir araya getiren şey, feminist mücadele. Sağlık alanında yaşadıkları ortak sorunlar üzerinden buluşan ekip, sağlık hakkına erişimin önündeki sosyolojik, toplumsal, egemen parametreleri değiştirip dönüştürmenin mümkün olduğuna inanıyor. Kapsayıcı, cinsiyetçilikten arındırılmış bir sağlık sistemi için birlikte mücadele etmeyi ve çoğalmayı hedefliyorlar.

Sena, Merve ve Abdullah'la tanışalım. İstanbul’da yaşayan üçlü, Tebessüm Hareketi Derneğinde tanışmış. Dernek gençlerin yetkinliklerinin artması ve 21. yüzyıl becerilerini kazanmaları yolunda faaliyet yürüten bir oluşum. Bu amaç gerçekleşirse gençlerin problemleri daha çevik şekilde çözebileceğine ve toplumun kalkınmasına üretim yaparak katkı sunma potansiyellerinin canlanacağına inanıyorlar. Ekip bu çalışmaları yaparken bir yönetişim modeli olan Agile'ı (çevik felsefe) benimsediklerinden bahsediyor. 29 yaşında ve endüstri mühendisliği mezunu olan Abdullah, yazılım mühendisi olarak çalışıyor. Sosyal sorumluluk projelerinde on yılı aşkın süredir aktif rol alıyor aynı zamanda Tebessüm Hareketi Derneğinin kurucusu. 26 yaşındaki Sena tarih okumuş ve şu anda bir yurtta müdür yardımcılığı görevini sürdürüyor. Sena da topluluğun kuruluşundan bu yana tüm süreçte faal olarak yer almış, Derneğin yönetim kurulu başkanlığını da kendisi yürütüyor. Bir diğer topluluk öncüsü Merve ise 22 yaşında ve ebelik mezunu. Yönetişim ve sivil toplum örgütleri üzerine yüksek lisans yapan Merve, bir sivil toplum örgütünde uzman yardımcısı olarak görev almasının yanı sıra, topluluk içinde proje yazımına katkı sunuyor.

Topluluk kendisini, sürdürülebilir ve döngüsel moda projeleri üreten; eğitimler düzenleyen, tekstil sektöründen üreticiler, profesyoneller ve genç nesilleri pozitif etki yaratma yolunda bir araya getiren aracı bir organizasyon ve yaratıcı alan olarak tanımlıyor. Aktif olarak çalışan epey geniş bir ekipleri var. Kuluçkada bize eşlik edecek olan topluluk öncüleri ise Bilgesu, Ezgi, Selen ve Güneş. Sanat yönetimi mezunu olan Bilgesu, 2018’den bu yana hem global hem de yerelde farklı pozisyon ve kurumlarda iletişim/sürdürülebilir moda üzerine çalışıyor. Kendisi, topluluğun kurucusu. Üniversite’de tekstil mühendisliği okuyan Ezgi, yolu İsveç’e düştükten sonra bu ülkenin yaşam tarzından aldığı ihamla mesleğini sürdürülebilirlik alanında ilerletmeye karar vermiş. Tekstil sektöründeki sorun ve çözümlere odaklandığı bir dönemde ise topluluğa dahil olmuş. Grafik ve metraj tasarımcısı olan Selen, sürdürülebilir ev tekstili ürün tasarım süreçleri üzerine yazdığı yüksek lisans tezini bitirmesinin ardından kendini bu alanda geliştirmek isterken ekiple tanışmış. Ve Güneş.. Mezuniyetine az kalan genç bir tasarımcı olan Güneş, odağını tekstil sektöründe atıklar ve çevresel sürdürülebilirliğe yönlendirdiği anda kendisini toplulukta aktif emek verirken bulduğunu söylüyor.

Topluluk; iklim krizi odaklı bir eğitimde tesadüfen bir araya gelen üç kadından oluşuyor: Karşılaştırmalı edebiyat üçüncü sınıf öğrencisi Berna (24), ziraat mühendisi Dilay (26) ve çevre mühendisliği okuyan Melis (23). Üçlü, karşılaştıkları eğitimde benzer konulara hassasiyet duyduklarını fark edince iklim krizi ve sürdürülebilirlik tema ve alt temalarında etki odaklı çalışmalar yürütmeye başlamış. Kendilerini aktif ve çok yönlü olarak tanımlıyorlar. Eskişehir ve yerelinde aktifler. İsimlerinin de vurguladığı üzere yaşamda yeşil bir iz (YeşilİZ) bırakmak isteyenlere ulaşarak uluslararası ölçekte amaçları doğrultusunda ilerlemek istiyorlar.

Çerez	Süre	Açıklama
cookielawinfo-checkbox-analytics	11 months	This cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookie is used to store the user consent for the cookies in the category "Analytics".
cookielawinfo-checkbox-functional	11 months	The cookie is set by GDPR cookie consent to record the user consent for the cookies in the category "Functional".
cookielawinfo-checkbox-necessary	11 months	This cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookies is used to store the user consent for the cookies in the category "Necessary".
cookielawinfo-checkbox-others	11 months	This cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookie is used to store the user consent for the cookies in the category "Other.
cookielawinfo-checkbox-performance	11 months	This cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookie is used to store the user consent for the cookies in the category "Performance".
viewed_cookie_policy	11 months	The cookie is set by the GDPR Cookie Consent plugin and is used to store whether or not user has consented to the use of cookies. It does not store any personal data.